Hülya Avşar

Cumartesi, Nisan 26, 2003

Bir fenomen olarak Hülya Avşar

Hülya Avşar bir fenomen. Girişimci, modern ve pragmatist bir kadın kimliğinin Türkiye’deki en yetkin temsilcisi olarak bir fenomen. Yetkinliği, yılda birkaç defa köşe yazarlarının ‘En güzel kim? Hülya Avşar mı? Sibel Can mı?/ Hülya Avşar mı? Seda Sayan mı?/ Hülya Avşar mı? Gülben Ergen mi?’ soruları etrafında tartışmaya girip, her defasında ortada tek isim olarak kalmasında da kendini gösteriyor.

Haber olmak isteyenlerin Hülya Avşar ile polemiğe girmeleri yeterli. Çünkü o aynı zamanda Türkiye’nin en çok haber olan kadını unvanını taşıyor. Kendisini bir marka olarak kabul etmesi bazı reklamcılar tarafından itiraz ile karşılansa bile “Hülya” isminin bir tek kendisini imlediğine sonuna kadar inanıyor.

Hülya Avşar yılda bir defa Türkiye’nin en güzel kadını polemiğini, araştırmasını, yarışmasını kazanacak kadar “güzelliğini tescil ettirmiş” olmasına rağmen gündemde kalmasını çalışmasına ve zekasına borçlu olduğunu söylüyor. Zaten onu güzel bulan köşe yazarları da zekasına övgü düzmeden edemiyorlar.

Bu yazı “bu kadar güzel ve zeki kadının” sorular karşısında neden bu kadar kolay dağılabildiğine işaret etmek üzere kaleme alındı. Yıllardır şov yapan, şovunda taciz eden (Ricky Martin), taciz edilen (Orhan Gencebay tarafından köteklenmesi) ama ısrarla soru soran, –danışıklı dövüş olsa da– konuklarına ecel terleri döktüren bir şovmen, sorular karşısında neden bu kadar kolay dağılıyor?

Hülya Avşar örneğinden yola çıkarak iktidar ile soru soran arasındaki su sızmaz ilişkiyi yakalamamız mümkün. Hülya Avşar, Türk toplumunun “parçalı gerçeklik” kabulünü birebir yansıtan bir ayna. Soruyu o sorduğu zaman her şey mubah. Soruyu cevaplayan konumuna düştüğünde ise sorular; sorulması gerekenler ve sorulmaması gerekenler olarak bir tasnife tabi tutuluyor. Kameralar karşısında özel üniversite öğrencilerinin sorularına koyduğu mesafe “parçalı gerçeklik” sorulması gereken / sorulmaması gereken ayrımına çok güzel bir örnek.

Soru: “Ricky Martin’e yaptığınızı burada da yapar mısınız?”

Cevap: “Sizi gerçekten tebrik etmek istiyorum. Bana çok güzel bir soru sordunuz!”

“Çok güzel bir soru” ifadesindeki kinaye ve suçlayıcılık dikkat çekici. Ricky Martin’e sıra dışı bir hareket yaparak gündeme oturan Hülya Avşar bu eylemin hatırlatılmasına bile tahammül edemiyor. Bu onun kendisini şov dışında saygın anne imajı ile kabul ettirme çabasına dayanıyor. Ama bu konuda da “parçalı gerçeklik” ile karşı karşıya. Hem saygın bir anne olarak kabul görmek istiyor; –”En büyük sanat iyi çocuk yetiştirmektir” ifadesine sıkça başvurması bunun göstergesi– hem de kariyerini çocuğu için bırakmamış “başarılı kadın” imajını taşımak istiyor. Bu bakımdan “Anne olduktan sonra iş hayatından neden pasifize oldunuz?” sorusuna verdiği cevap kafasının tüm karışıklığını ortaya koyuyor: “Arkadaşlar böyle bir şeyi nasıl düşünebilirsiniz? Lütfen daha ciddi sorular sorun.”

Çocuğunun doğumundan sonra kendisini bir şekilde “pasifize edilmiş olarak” görmese bu soruyu gayri ciddi bulmak yerine uzun uzun cevap verebilirdi. Çocuğunun hayatına getirdiği değişikliklerden bahsederek yaşadıklarının “pasifize olmak” ile alakasının olmadığı konusunda ikna edici bir konuşma yapabilirdi. Ama bu konuda kendisi ikna olmadığı için soruyu başöğretmen edasında gayri ciddi kategorisine iterek kurtulmayı deniyor. Aslında bu konuda da kendisini ille de kariyer yapma yükümlülüğü altında tutan, çocuk sahibi olan / olmak isteyen bütün kadınların ikilemini sunan bir ayna Hülya Avşar.

Gelelim bu programı halkın nasıl izlediğine. Zengin babaların zengin çocuklarına, başarılı bir halk çocuğunun verdiği ders olarak seyredenler çoğunluktadır. Hülya Avşar’ın bütün başarısının püf noktası burada yatıyor. Esasında halka en uzak bulunduğu noktada bile yakınlaşmayı sağlayacak bir damarı daima ön plana çıkarıyor. Paralı üniversite öğrencilerinin sorularına cevap verirken de “çok çalıştığını” ön plana çıkartması yüz yüze olduklarından ziyade ekranın öbür tarafındakiler için ayakta tutmaya çalıştığı imajı ile ilgili.

Ama en çarpıcı olan, programla ilgili olarak “Benden bir şeyler öğrenebilecekleri türden sorular sorsunlar isterdim ama olmadı.” demesi. Hülya Avşar yıllardır yaptığı şovda hangi konuğuna “bir şeyler öğrenebileceği” türden sorular sordu ki?

Hülya Avşar fenomeninden yola çıkarak varılan nokta şunu gösteriyor ki medyatik şahsiyetler kullandıkları dilin gün gelip kendilerine çevrilmesinden hiç hoşnut olmuyorlar.

Kaynak: Zaman

Cumartesi, Nisan 05, 2003

2003: Vergi Rekortmeni

Tatlıses birinciliği Avşar’a kaptırdı
Sanatçılar listesinde ise geçen yılın birincisi İbrahim Tatlıses ile aynı yılın ikincisi olan Hülya Avşar bu yıl yer değiştirdi.

Hülya Avşar 1 trilyon 161 milyar lira ile bu yıl vergi rekortmeni olurken, geçen yılın birincisi Tatlıses 1 trilyon 58 milyar lira ile ikinci oldu.
Şovmen Cem Yılmaz ise 922 milyar liralık vergiyle üçüncü oldu. Gülben Ergen dördüncü Türkan Şoray ise beşinci oldu.
Altıncı sırada ise tiyatrocu Yılmaz Erdoğan bulunurken, onu 1 trilyon 16 milyar liralık vergiyle Sibel Can izledi. Tiyatrocu Kenan Işık 983 milyar lira ile dokuzuncu, şovmen Beyaz ise 851 milyar lira ile onuncu sırada yer aldı.
Doktorlar arasında Necmettin Pamir, avukatlar arasında ise Orhan Gemicioğlu vergi rekortmeni listesinin başında yer aldı.

Kaynak: Milliyet